Sayfalar

Adaptation.




Film kendi kendini deşifre edercesine ilerliyor ve bir hikayesi olduğunu iddaa etmiyor. Hikayesi olmayan insanların filmi kimliğini de sok dakikalarına kadar bayrak taşırcasına göğüslüyor.


Tutku eksikliğimizi yüzümüze vuruyor. Dışında kaldığımız tüm yaşamları.


Hayalet orkidenin bir tutku olabileceğini gösteriyor bir açıdan. Diğer açıdan ise sadece bir çiçek olduğunu. Evet sadece bir çiçek. ''Sanırım bastırılmamış tutkularım var benim.''


Kırılma noktası sunmuyor. Israrla kırılma noktası sunmuyor. İmgeselleştirdiğimiz kırılma noktalarından ayırıyor bizi teker teker. Cesaretin, harekete geçmenin, sadece filmler ya da romanlarda gerçekleşen okur veya izleyici bağlayıcı değişimlerin gerçekleşmeyeceğine hayatın bir film olmadığına inandırıyor. ''Gerçek dünya'' diyor buna. İçinde yaşadığımız gerçek dünya.


''Gerçekten dünyada bir şeyler olmuyor mu?''


Soruyu ince bir çizgide sürükleyip tehlikeli patikalardan geçirdikten sonra yanıtlıyor. Yinede tutku eksikliği yaşayan ve diyalog kurabildiği bir yapıtı karşısında bulan izleyiciyi bir umut fırtınasına sürüklemeyecek cılız bir cevap olarak kalıyor.


Düz insanı bir değişimden geçirme klişesini kullandığında ise bu durumu yaptığı nokta atışlarıyla inandırıcı kılıp düzenbazlıktan sıyrılmayı başarıyor.


Değişim bir seçenek değildi sanırım, onu imgeselleştirip beklemekse farkındalıktan başka hiçbir şey değil.