Bir ipek kozasına
Sırtının cilasına
Rendelerim tenimi
Terinin kimyasına
Bir sıyrığın sırrına
Sırrındaki imaya
Tırmanırdı simana
Ödündeki kuluçka
Göğsüne dolanınca
Harcına bulanınca
Kürek kemiklerinin
Ardına saklanınca
Kaçı kaç geçiyordu
Bilmem
Barda
Kırmızıdan montumla
Ve kimbilir kaçkere
Dokusuna karışacağım
Gri hırka
Her hali kat'i olacak sima
Ne vakitmiş
O barda elini sıkmam
Kalanın üzerine kum atan
Yanan
Ensemde kokunu kaynatan
Vaktiyle çöpümü çatan
İklimleri kurutan
İçimde içi geçmiş
Bilmem kaç şehrin
Lambasını kapatan
'Kaç' ımdaki açığı
Saçımdaki bıçağı
Elleriyle tarayan
Parmağındaki ışığı
Hücrelerime dolan
Batağıyla yoğrulduğum zamandan
Katığıyla kavrulan bir kadın yaratan adam
Senin doğduğun zaman
Beni bir karın zarına doğuran andı