Sayfalar

HERKESİN KENDİ SİNEMASI - 13

Film: Occupations

Yönetmen: Lars Von Trier

   O koltukta sürekli konuşmaya devam ederseniz sonunuzu hazırlamış olursunuz.



LIFE IS BEAUTIFUL




   "Bu aslında basit bir hikâye ama anlatması pek de kolay değil. Tıpkı masallardaki gibi hüzünlü ve masallardaki gibi mutluluk ve harikalarla dolu..."




   Kendi hayat tarzıyla örtüşen bir film yapan adam, Roberto Benigni. Bir komedyeni veya masal anlatmasını çok iyi bilen bir babayı nazilerin toplama kamplarına koyarsanız, karşınıza Benigni'nin çıkma olasılığı yüksek. Film sanatıyla uğraşan çoğu sanatçının aklına gelseydi bu hikaye Benigni kadar sarılacağına eminim, fakat onun kadar oynayabileceğini sanmıyorum. Yetenekli oyuncuların yoksunluğundan değil elbet ki bu durum, bu hikayenin hem yazarı, hem oyuncusu hem de yönetmenidir Benigni. Bu tarzdaki yönetmenleri elbet ki hepimiz bir çırpıda sayabiliriz Charlie Chaplin, Woody Allen, Sean Penn, Orson Welles, Yılmaz Güney gibi sinemanın tüm gerekliliklerini yerine getiren insanlar, Benigni'de bu film ile bunların arasına girmiştir.




Gelelim filme:

   19. yüzyılda İtalya'daki masallarda saçlarını bir kuleden aşağıya sarkıtan kadınlar değil, bir evden aşağıya düşen kadınlar vardı. 1939 yılında ise sadece bir kadın düştü, Dora. Guido ise aşağıdaydı, Dora'nın düşmek üzere olduğu yerde. Karşılaşmaları aynı masallardaki gibiydi, o anda sadece heyecan ve mutluluk vardı.


'Günaydın Prenses'

   Prens Dora'nın bacağındaki incinme zehrini bir çırpıda emiverir. Artık Dora sağlıklıdır, masalın devam etmesi için cadılardan başka engel yoktur.

   Guido amcasının yanında garsonluk yapmaktadır. Günlerden bir gün çalıştığı otele İtalyan bir cadı gelir. Kendisi bir ilk okulda İtalyanların nasıl üstün bir ırk olduğunu anlatacaktır. Çok acıkmış olan bu cadı Guido'nun garsonluk hünerleriyle biraz da şarabın etkisiyle ertesi gün gitmesi gereken okula geç kalmıştır. Geç kalmayan, ırkçılık yerine özlem besleyen Guido, okuldadır. Dora'nın yanıbaşında. Fakat Dora ile 2-3 kez sevişmekten başka yapması gereken daha önemli bir işi vardır, tabi yapabilirse*. Irkçılığı okuldaki çocuklara anlatmak.

Konuşanlar listesi

  • Hitler XXXXXX
  • Mussolini XXXXXX


   Eğer üstün bir ırk olduğunuzu anlamak istiyorsanız, yapmanız gereken kulak memenizi iki parmağınızın arasına almaktır. Gereken kıvamı yakalamış ise tamamdır, siz artık üstün bir ırksınızdır. Eğer kıvamı yakalayamamış iseniz üzülmeyin, hemen göbek deliğinize bakın. Eğer serçe parmağınızın tırnağı içine girebiliyorsa tamamdır, girmiyorsa malesef ki siz üstün bir ırk değilsiniz demektir. Siz artık gömleğin düğmesi olmaktan başka bir işe yaramazsınız demektir*.

   Yıl 1939'u geçmiştir artık, 5 yıl sonrasıdır. 2. Dünya Savaşı masalların içine girmiştir. Tüm cadılar artık meydanlardadır. Meydanlardan çıkan ses hüzünlüdür. Bu hüzünler Guido, Dora ve Giosue'nin üzerindedir. Masal sadece Giosue için devam eder. Bu masalın devam etmesi için yapmaları gereken tek şey 1000 puan toplamaktır. Bu oyunun kuralları sessiz kalmak, ölmemek için saklanmak, aşk için kılık değiştirmek, vazgeçmemek. Kurallardan birinin ihlal edilmesi durumunda evine gönderilirsin ya da gaz odalarına. Düğme, sabun gibi benzer nesneler olabilirsin. Ama... Saçma değil mi? Alt ranzadaki kadını mı ilikleyeceksin? Sabahları yan ranzadaki adamla mı yıkayacaksın ellerini? Saçma! Bu sadece bir oyun, bunlar sadece masallarda olur. Unutma, 1000 puanı toplayan tankı alır.



---

   Filmin başında Guido'nun Dora'ya yıldırım aşkı ile tutulması filmin geneline de hakimdir. Hayatın içerisinde var olan kişilerin veya olayların aniden değişmesi, Dora'nın evlenmekten vazgeçmesi gibi. Film ile ilgili birkaç eleştiri mevcut. Filmin sonunda tankın içinden yakışıklı bir Amerikalının çıkması, yine ve yeniden Amerika dünyayı kurtardı düşüncesi. O dönemde savaşın bitmesiyle birlikte İtalya'da Amerikan tankları dolaşıyordu, bunun filmde yer alıp almaması tartışılabilir fakat o dönemde bu vardı. Yönetmenin taktiride göstermekten yanaydı, şahsi fikrim Amerika ve tankı bir arada göstermemekten yana. Tank gösterilmeliydi yoksa filmin temasına aykırı olurdu. Hayat güzeldir yerine hayat güzeldi olurdu. Filmin başındaki sahneye benzer bir sahne ile Giosue ve annesi kasabalarına dönerken tankın içinde gösterilebilirdi ya da filmin mizah anlayışına uygun olarak Giosue'nin tankı resmetmesi ve Hitleri karikatürize ederek tuvalin herhangi bir yerine yerleştirmeside olabilirdi. Bir diğer eleştiri ise savaşın, ırkçılığın basit bir şekilde anlatılması. Hikayenin hiç bir yerinde savaşı irdelemek yada ırkçılığı sorgulamak gibi kaygı yok ki. Bunun için en iyi örnek filmin sonundadır 'Ailesi için çok fedakarlık yapan bir babanın hikayesidir.' şeklindeki yazının hiç bir yerinde o kelimeleri sorgulayan bir kelime veya anlam yok. Sadece hikayenin içerisinde olan, elbet ki eleştiri getirilen olaylar (Guido'nun ırkçılık hakkında verdiği sempozyum). Kendisini söylediği şu cümle aslında bu eleştiriye cevap olabilir: 'Aşk dünyadaki en devrimci duygudur.'

Filmi izledikten sonra filmin müziklerinden önce dinlenilmesi gereken bir şarkı var:

Yavuz Çetin - Oyuncak Dünya

Oyuncak dünya oyuncak dünya
Bu oyun çok kolay sen de oyna
Kır ve dök, yap ve boz
Yeniden başla
Hepimiz çocuklarız aslında

Kimisi askercilik oynar
Kimisi hırsız ve polis oynar
Kimisi evcilik oyunu oynar
Ben de müzisyeni oynarım şimdi

Bazı çocuklar hiç uslanmazlar
Onlar hep oyunbozan olurlar
Durmadan üzdüler diğer çocukları
Hep bozuldu oyunun kuralları

Kimisi saklambaç oynar
Kimisi kovalamaca oynar
Kimisi doktorculuk oynar
Ben de müzisyeni oynarım şimdi


HERKESİN KENDİ SİNEMASI - 12

Film: En Regardant le Film

Yönetmen: Zhang Yimou

   Beyaz perdenin üzerine düşen her ışık tanesi, o perde de sonsuza dek 'bir hikaye' oluşmasını sağlayacaktır.


GRBAVICA / ESMA'NIN SIRRI



''Sırp katliamının izleri, Boşnak kadınlar ve çocuklarda...''

   Dünya'nın yükünü taşıyan kadınların sırtlarında savaş/kırbaç izleri, yüreklerinde masum bir döl.

   Katliam sonrasında Bosnalı kadınlar sessiz ve gözleri kapalı. Kadınları bu sessizliği sadece sırplara değil, tüm bu sessizliği yaratan herkese. Esma'nın sessizliği ardında gizlediği, küçük Sara. Esma'nın yaşanan olaylardan sonra yaşamını minimize etmeye çalışırken, yanıbaşındaki Sara'nın yaşamı maksimize olmaya başlamıştı. Esma'nın Sara'ya inandırmak zorunda olduğu baba figürü, giderek bir katliama dönüşmekteydi. Okul gezmecesiyle bu figür artık yerini bir tecavüzcüye, Sara ise kendini sırp bir 'piçe' bırakmaktaydı.
 
   Sara bindiği otobüs ile, beyaz ve masum bir buz pateni sahasında hızla ilerlerken yerde duran 'ölen yürekleri' geri getirebilecek miydi? Yoksa sadece otobüsün arka camından tüm sessiz kadınlara sessizlik bozulana kadar el mi sallayacaktı?

 
  Sara'nın yüzü ile otobüsün arka camı arasında kalan gözyaşı, belki bir gün o cam kadar şeffaf olacak ve o gözyaşının geçmişi görülebilecek.


Filmin gördüğü festivaller:

- Berlin Film Festivali: Altın Ayı Ödülü, Barış Ödülü, Jüri Özel Ödülü
- Sundance Film Festivali
- Avrupa Film Ödülü